Prof. Dr. Büke, “Şu an için hastalıktan korunmada uygulanacak yöntemler; Ebola virüs hastalığına yakalandığı bilinen kişiler ile temas etmemek, gerektiğinde eldiven ve maske kullanmak, böyle hasta kişiler ile temas söz konusu ise elleri derhal yıkamak, hastalığın görüldüğü ülkelere zorunlu kalmadıkça seyahat etmemek, seyahati ertelemek, Gine, Liberya, Sierra Leone ve Nijerya’dan gelen ve hastalık belirtileri gösteren kişileri hastaneye yatırarak tanı ve mevcut yöntemler ile tedavilerini sağlamak olarak sıralanabilir.
İZMİR(Ege Ajans)- Ebola virüs hastalığı ateş yüksekliği ve kanama ile seyreden, ciddi sonuçlara yol açabilen viral bir enfeksiyon hastalık. Bu hastalık ilk defa 1976 yılında Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde saptandı ve 2014 yılına kadar bazı Batı Afrika ülkelerinde her yıl az sayıda insanda hastalığa yol açtı. Ancak 26 Mart 2014 tarihinden itibaren vaka sayısında ciddi artış görülmeye başladı. 12 Ağustos 2014 tarihi itibarı ile kesin ya da şüpheli hasta sayısı 1848’e yükseldi. Bu hastalardan 1013 ( yüzde 56)’i kaybedildi. Hastalık şu anda Gine, Liberya, Sierra Leone ve Nijerya’da salgınlara neden oluyor. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. A. Çağrı Büke, “Şu an için hastalığın görüldüğü ülkeler göz önüne alındığında bu ülkelerden gelen kişilerde ateş yüksekliği, bulantı, kusma, kas ve eklem ağrısı gibi yakınmalar uyarıcı olmalı ve aksi ispat edilinceye kadar bu kişiler hastaneye yatırılarak sıkı izolasyon yöntemleri uygulanmalı ve hızla mevcut yöntemler ile tanısal girişimlere ve tedavilerine başlanmalıdır” dedi.
EBOLA VİRÜS HASTALIĞI
Ebola virüs hastalığının kesin kaynağının bilinmediğini belirten Prof. Dr. Büke, “Buna karşın virüsün yarasa, maymun, goril, şempanze ve kirpi gibi hayvanlarda da bulunması nedeniyle ilk insan Ebola virüs hastasının virüsü, enfekte hayvandan aldığı tahmin edilmektedir. Ebola virüsünün yaşam döngüsünde yarasalar önemli role sahiptirler. Hastalığın yarasalardan insanlara, ya da yarasalardan önce maymun, şempanze, goril, kirpi gibi hayvanlara daha sonra da onlardan insanlara bulaştığı düşünülmektedir. Bulaşma söz konusu hastalıklı hayvanların ölülerine çıplak el ile temas sonucu bütünlüğü bozulmuş deriden gerçekleşmektedir. Hastalığın insandan insana bulaşmasında ise Ebola virüs hastalığına yakalanmış hasta bir kişinin kanının ya da dışkı, idrar, ter, tükürük ve semen gibi diğer vücut sıvılarının sağlıklı bir kişinin deri ya da mukozasına temasının rol oynadığı düşünülmektedir. Bu nedenle enfekte hasta ile yakın teması olan hasta yakınlarının söz konusu enfekte vücut sıvıları ile temasları sonucu hastalığa yakalanabilecekleri de akılda bulundurulmalıdır. Hastalıktan iyileşen erkek hastaların genital salgılarında virüsün 7 hafta boyunca bulunabildiği saptanmıştır. Bu durum Ebola virüs hastalığının cinsel yol ile de bulaşabileceğini akla getirmektedir. Hastalığın bir diğer önemli bulaşma yolunu da hasta kişilerin tedavilerinde kullanılan enfekte araç-gereç ve kesici-delici aletler ile yaralanmalar oluşturmaktadır. Bu durum özellikle bu tür hastalar ile uğraşan sağlık çalışanları açısından önemli bir bulaşma yolunu oluşturmaktadır. Söz konusu ve yeniden kullanılabilir enfekte tedavi ekipmanlarının sterilize edilmeden başka bir hastada kullanılmaları da hastadan-hastaya enfeksiyonun bulaşmasında rol oynamaktadır. Ebola virüs hastalığında insandan-insana bulaştırıcılık yakınmaların ortaya çıkması sonrasında olabilmektedir. Yakınmalar gelişmeden hastalığın bulaşması söz konusu değildir” dedi.
Prof. Dr. Büke, “Hastalığa özgün yakınmalar yoktur. Hastalıkta ortaya çıkan bulgular pek çok başka enfeksiyon hastalığı seyri sırasında da görülebilir. Virüs vücuda alındıktan sonra yakınmalar ortaya çıkıncaya kadar geçen süre ortalama 3-8 gün arasında değişmektedir. Bazen bu süre 21 güne kadar uzayabilmektedir. Bundan sonra yakınmalar hızla başlar. Başlangıçta ateş yüksekliği, farenjit, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı, halsizlik ve iştahsızlık vardır. Hastalığın beşinci gününe doğru gövdede makülopapüler döküntüler görülür. Her iki gözde konjunktivada enfeksiyon saptanır. Bunu takiben karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal gelişir. Hastalığın biraz daha ilerlemesi sonucu mukoza tutulumuna bağlı yutma güçlüğü, ağrılı yutma ve gastrointestinal sistemin değişik bölgelerinden kanamalar eşlik eder. Bu tür kanamaları olan olgularda hastalığın seyri ciddi olup olguların önemli bölümü septik şok ve çoklu organ yetmezliğine bağlı kaybedilirler. Neden bir kısım hastanın hastalıktan iyileşebildiği, bir kısmının ise hastalıktan kaybedildiği tam olarak bilinmemekle birlikte genel olarak virüsün yüzey glikoproteini ve transmembran proteini hastalığın ağır ve ciddi seyretmesinde önemli role sahiptir. Öte yandan hastalığa yakalanan kişinin bağışıklık sisteminin yetersizliği de hastalığın ölümcül seyretmesinde belirgin rol oynamaktadır. Ebola virüs hastalığının şu an için hava yolu ile bulaşmadığı bilinmektedir. Ancak tükürükte virüsün bulunması damlacık yolu ile bulaşma olasılığını ortadan kaldırmamaktadır. Yine yiyecek ya da içecekler ile bulaşma söz konusu değildir. Ancak iyi pişmemiş hayvan etlerinin tüketilmemesi gerekliliği Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından önerilmektedir” diye konuştu.
“EBOLA VİRÜSÜNE KARŞI ETKİLİ BİR AŞI YOK”
Ulaşımın kolaylaştığı günümüzde hastalığın bir bölgeden/ülkeden diğer bölgeye/ülkeye yayılması kuvvetli olasılık dahilinde olduğunu ifade eden Prof. Dr. Büke, “Şu an için hastalığın görüldüğü ülkeler göz önüne alındığında bu ülkelerden gelen kişilerde ateş yüksekliği, bulantı, kusma, kas ve eklem ağrısı gibi yakınmalar uyarıcı olmalı ve aksi ispat edilinceye kadar bu kişiler hastaneye yatırılarak sıkı izolasyon yöntemleri uygulanmalı ve hızla mevcut yöntemler ile tanısal girişimlere ve tedavilerine başlanmalıdır. Hastalığın kesin tanısı için mikrobiyolojik yöntemlerden yararlanılmaktadır. Henüz insanlar üzerinde etkili olduğu gösterilmiş bir ilaç söz konusu değildir. Ancak hayvanlar üzerinde çeşitli tedavi yöntemleri denenmiş ve özellikle hastalığın hemen başlangıcında (ilk 24-48 saat) kullanıldığında başarılı olunmuştur. Şu an için hastalığa yakalanan kişilerde uygulanan yöntem destek tedavidir” dedi.
“Ebola virüsüne karşı henüz etkili bir aşı da yoktur. Hastalığa karşı korunmak amacıyla aşı üzerinde de yoğun çalışmalar devam etmektedir. Hastalığa yakalanan kişilerde kullanılmak üzere deneme aşamasında olan ve virüsün etkisini azaltan bir monoklonal antikor hayvanlar üzerinde denenmiş ve etkili bulunmuştur. Zmapp adı verilen ve Mapp Bio firması tarafından üretilen bu antikorlar yenilerde Liberya’da hastalığa yakalanan sağlık çalışanlarında kullanılmak üzere gönderilmiştir” diyen Prof. Dr. Büke, “Şu an için hastalıktan korunmada uygulanacak yöntemler; Ebola virüs hastalığına yakalandığı bilinen kişiler ile temas etmemek, gerektiğinde eldiven ve maske kullanmak, böyle hasta kişiler ile temas söz konusu ise elleri derhal yıkamak, hastalığın görüldüğü ülkelere zorunlu kalmadıkça seyahat etmemek, seyahati ertelemek, Gine, Liberya, Sierra Leone ve Nijerya’dan gelen ve hastalık belirtileri gösteren kişileri hastaneye yatırarak tanı ve mevcut yöntemler ile tedavilerini sağlamak olarak sıralanabilir” diye konuştu.
0 Yorumlar